Serinletici Sinema Kulübü: Dogfight

Share

‘Gençlik ateşi’ diye bir tabir var. İnsanı hem yakar hem de söndürür. Yanlış yapmak için can atarken bir yandan da doğrunun peşinden koşulur. Bir zamanlar her birimiz düştük bu girdabın içine. Ne yaptığımızı kendimizin de pek bilmediği anlardı. Ne de olsa gençlik ateşi başımıza vurmuştu.

Serinletici Sinema Kulübü’nde haftanın filmi ‘Dogfight’ ile gençlik zamanlarımıza doğru bir yolculuğa çıkıyoruz. Elbette yaşlanmadık ama o zamanlar daha bir kavak yelleriydik sanki de…

Hayat bir iddia demek miydi?
Eddie Birdlace’in de dahil olduğu, kendilerine ‘Marin’ ismini takan asker bölüğü, Vietnam’a gitmeden önce eğlence arayışı içindeydiler. ‘Dogfight’ adını verdikleri bir iddia oyunu başlatmışlardı. Bahisler açıldı: Dans gecesine en çirkin kızı getiren, zafer sarhoşluğunu tadacaktı. Hiç zaman kaybetmeden dört bir koldan ava çıktılar. Bakalım en gösterişsiz dans partnerini kim bulacaktı?

Bir bakıma şans…
Eddie’nin şansı bir türlü yaver gitmemişti. Aradığı kızı bir türlü bulamamıştı. Aslında pek de bir kriteri yoktu; ama şansı yaver gitmemişti. Umutlarını kaybettiği bir anda duyduğu güzel ses, ona çöldeki sahra gibi gelmişti. Bu incelikli ses, incelikli bir ruhu olan Rose’a aitti. Birkaç palavranın ardından Rose’u partiye gelmeye ikna etmişti.

Rose Fenny meselesi.
Rose, annesinin sıkıcı yaşamını devralmaktan ölesiye korkuyordu. Onun hayali şarkıcı olmaktı. Dünyada iz bırakmayı hayal ediyordu. Cafe’de sabahtan akşama donut ve kahve servisi yapmaktan daha önemli işler peşindeydi. Eddie de hayallerine açılan ilk kapıydı. O, Rose’un eğlenceli ve çılgın yanına hitap ediyordu. Ve bu gece Rose, tekdüze hayatına çılgınlık katmayı kafasına koymuştu.

Çarpılma!
Eddie, merdivenlerden inen Rose’u gördüğünde tam anlamıyla çarpılmıştı. Onun sıradan bir kız olduğunu düşünmekle hata yapmıştı. Rose, göz alıcı biriydi. Geç de olsa bunun farkına varan Eddie, onu dansa gitmekten vazgeçirmeye çalıştı. Ama Rose bu gece partide Eddie ile dans etmeyi, kendisi için bir dönüm noktası saymıştı.

‘Dogfight’
Rose’un gerçekleri öğrenmesiyle Eddie’nin arkadaşlarıyla giriştiği ‘dogfight’ oyunu, fena halde patlamıştı. İçindeki duygusuz genç boş ver diyordu; fakat Rose’a gönlünü kaptıran diğer yanı bu hatasını düzeltmesi gerektiğini söylüyordu. O da öyle yaptı. Nasıl, sarı elbisesi içinde Rose’u dansa götürmekten vazgeçme kararı aldıysa, şimdi de onunla bir randevuya çıkmayı hayat amacı haline getirmeyi hayat amacı haline getirmişti. Vietnam’a gitmeden önce son bir güzel gecesi vardı ve onu Rose ile geçirmeliydi.

Büyü artık.
Rose’un müzik ve duygu dolu dünyası Eddie’yi fena çarpmıştı. Vietnam yolunu yarıladıklarında aklı başına gelmeye başlamıştı. Rose’un adresinin yazılı olduğu kağıdı yırtıp atması da tam olarak bu saniyelere denk geldi. O bir askerdi, mektup arkadaşı olmaya niyeti yoktu ya da birine kendini adamaya. 18 yaşındaydı, gençlik ve sorumsuzluk yine kontrolü ele almıştı. Büyüme zamanının geldiğini, yaralandığında ve en yakın üç arkadaşını gözlerinin önünde kaybettiği an anladı.

Yaralıydı…
Eddie kalbinin bir yanını Vietnam’da bırakıp dönmüştü. İçindeki gençlik ateşi sönmüş, ciddi bir adam haline gelmişti. Uzun zamandır yaralıydı. Ne yaptığını ya da nereye gideceğini bilmiyordu. Eddie’nin yolculuğu, hayat amacını ve kendisini bulmasıyla sonuçlanmıştı.

Eve dönmesinin zamanı gelmişti. Rose’a dönmesinin zamanı gelmişti.

İyi seyirler!

Serinletici Sinema Kulübü puanı:

Fragman:

Neval Erbak

Kocaeli Üniversitesi Radyo, TV ve Sinema bölümü mezunu olan Neval, İletişim Fakültesi radyosunda yayınlanan ‘Dört Köşe’ adlı programıyla, Aydın Doğan Vakfı 23. Genç İletişimciler Yarışması İşitsel Dal/Müzik Programı kategorisinde 1.'lik ödülü kazandı. Neval, Serinletici'de kültür-sanat, yaşam-eğlence üzerine yazılar yazıyor.

You may also like...