Yüz yüze söyleyemediğini, sosyal medyada da söyleme!

Share

Siber zorbalık, internet çağının giderek ciddileşen sorunlarından biri. Mağdurları için trajik sonuçlar doğurabilen siber zorbalık, Monica Lewinsky’nin de bizzat yaşadığı ve bunun neticesinde, savaşmayı seçtiği bir konu.

Lewinsky; siber zorbalığın ne anlama geldiğini anlatmak için gerek konuşmalarıyla, gerek farkındalık çalışmalarıyla bu konuya çok önem verdiğini belli ediyor. Lewinsky’nin bu misyonu çerçevesinde “Zorbalığı Önleme Ayı” vesilesiyle reklam ajansı BBDO New York tarafından yaratılan siber zorbalık filmi; konu hakkında çok güçlü bir mesaj veriyor.

Siber zorbalık gerçek hayatta
Film, bir sosyal deneye dayanıyor. Sokak ortasında ya da kafe gibi herkese açık bir alanda, birileri gidip bir diğerine hakaret etmeye başlıyor. Eşcinsel çifte bağırıp çağıran da var, bir müslüman kadına “terörist” diyen de, liseli bir kızla “salak” diye dalga geçen başka liseli kızlar da var, kilolu bir kadına gidip “Senin gibiler ölsün. Git de spor salonuna yazıl.” diyen de.

Deney bu değil tabii; birilerinin gidip de başkalarına hakaret ettiği acımasızlıkta bir deney, siber zorbalık farkındalığı için çok tezat bir hareket olur elbette. Burada gördüğümüz zorbalar da, mağdurlar da oyuncu. Ancak diğer herkes gerçek, sokakta yanlarından geçenler, olayı görenler ve tepki verenler gerçek. Söylenenler karşısında şaşkınlığa uğrayıp olaya karışanları, mağduru koruyanları izliyoruz filmde. Genç kızı kurtarmak için öne atılanlar, eşcinsel çifti korumak için hakaret eden adamı kafeden atanlar, mağdura sarılanlar, zorbayı uzaklaştıranlar… Yani evet gerçek hayatta, bu davranışları gördüğümüz zaman bunları kabul edemiyoruz. Peki o zaman internet ortamında bu lafları söyleyenler kim?

Filmde söylenenlerin tamamı gerçek
Filmde söylenen her şey, sosyal medyada birebir yazılmış yorumlardan alınmış. Yani evet, insanların yüzüne karşı bunları söylemek asla kabul edilemezken internette insanlar olabildiğine acımasız olmaktan çekinmiyor. Üstelik sosyal medyada mağduru korumak için olaya müdahale eden yabancılar da olamıyor. Filmin gücü, tüm bu korkunç lafların gerçekten yazılabilmiş olması. Kampanya aracılığıyla Lewinsky, insanları daha merhametli olmaya (#ClickWithCompassion) çağırıyor.

Geçtiğimiz hafta, bacakları tüylü bir kadın mankenin fotoğrafları nedeniyle sosyal platformlarda aldığı ölüme varan tehditleri yazmıştık. Bu küçük bir örnekti, bunun gibi yüzlercesi yaşanıyor her gün sosyal medyada. Küçücük bir şey insanların canavarlaşmasına neden olabiliyor. Ülke olarak biz de bu konuda pek sütten çıkmış ak kaşık sayılmayız. Neden? Filmin sorduğu soru basit: Sorulan soru şu: Bunları yapmak gerçek hayatta hoş görülmezken, internet üzerinde neden bu kadar normal? Gerçekten neden?

Yüz yüze söyleyemeyeceğini internette de söyleme
Bu filmin bile altına yapılan yorumların bir kısmının Lewinsky’nin tarihine göndermeler ve hakaretlerle dolu olacağını tahmin etmek zor değil. Bu oldukça acıklı bir şey. Klavye başındayken karşımızdakilerin de insan olduğunu hatırlamak bu kadar zor olmamalı oysa. Genel adap kuralları sosyal medyada da geçerli ama unutuluyor herhalde: Bir insana yüz yüze söyleyemeyeceğin bir şeyi internette de yazma. Bu kadar basit aslında (Gerçek hayatta da acımasız, zorba ve kötü olan insanlar ayrı konu elbette.)

bigumigu.com

Neval Erbak

Kocaeli Üniversitesi Radyo, TV ve Sinema bölümü mezunu olan Neval, İletişim Fakültesi radyosunda yayınlanan ‘Dört Köşe’ adlı programıyla, Aydın Doğan Vakfı 23. Genç İletişimciler Yarışması İşitsel Dal/Müzik Programı kategorisinde 1.'lik ödülü kazandı. Neval, Serinletici'de kültür-sanat, yaşam-eğlence üzerine yazılar yazıyor.

You may also like...